Haftasonu Mersin kaçamağı ve bir yerime kaçan olaylar dizisi – 1. Bölüm

Birader Ağustos celbinde askere gidecekti, ben de epeydir adamakıllı bir gezi yapmak için bahane arıyordum, bunu bahane edip bir memlekete, Mersin'e gideyim dedim.

Hem işler çoktu, hem de kalan yıllık izin hakkım sadece 3 gündü, onu da şimdiden harcamak istemiyordum, bu yüzden sadece bir haftasonu kaçamağı yapacaktım.

Bir süredir motorda bir cenabetlik vardı. Bir sabah işe giderken motor durmuştu, sağa çekerken toparlayıp çalışmaya devam etmişti, aldırmamıştım. Bir kaç gün sonra, yine işe giderken, varmama 2 kilometre kala gösterge yanıp söndü biraz, sonra durdu alet. Kenara çektim, zorladım biraz, bana mısın demedi. Hafif eğimli bir yerdeydim, aşağıya doğru vurdurayım dedim, olmadı. Yakında bir benzinlik vardı, hem başka gölge yoktu hem de bir şeyler içerim falan diyerek oraya kadar gideyim dedim, meğer o da o kadar yakın değilmiş, yaklaşık iki kilometre sürükledim motoru öğle güneşinin altında. Bir de iteklemenin bir kısmını motorun üstünde otururken yapmıştım, o esnada montun fermuarıyla depoyu çizmişim derin derin.

Neyse efendim, aradım Metin Usta'yı, sorunun sigortada olduğunu, açıp ona bir bakmamı söyledi de tarif ettiği yerde bulamadım sigorta falan, başka yerde de bulamadım. Benim çakmaklığı takarken küçük bir led unutmuştu Metin Usta akünün üstünde, onunla yokladım aküyü, yandı. Kontağı çevirip denedim, yanmadı. Metin Usta'yı geri arayıp durumu söyledim, akünün öldüğünü söyledi. Yılmaz Abi geçici olarak kullanmam üzere bir akü getirdi de o günü kurtarabildim.

Giden aracın aküsü bitmez diye biliyordum, sordum, "akü komple ölmüş, şarj tutmuyor" falan dedi, tabi bunu derken herhangi bir şeyi kontrol etmedi. Yeni akü aldım, onu taktık, hakikaten de uzun süre güzel güzel çalıştı alet.

Başka bir sabah, yine işe giderken teklemeye başladı alet. Ne olduğunu anlamadım. Eski motorda da benzer bir sorun olurdu bujilerden birisi gidince ama bir kere olmaya başladı mı ara vermezdi bujiyi değiştirene kadar. Bunda ise gidip geliyordu alet, bir de kenara çekip biraz rölantide çalıştırınca toparlıyordu. Öğleden sonra eski motorun satışını halletmek için Metin Usta'ya uğrayacaktım zaten, o zaman sorarım deyip aldırmadım.

Akşam giderken yine öyleydi motor, tekleyip duruyordu. Metin Usta'ya gittim, alıcı eleman gelmiş, beni beklermiş, motora atladı, notere geçtik hemen. İlk gittiğimiz noter epey kalabalıktı, baktık sıra gelmeyecek gibi, Metin Usta'ya geri döndük. Bu arada, benim egsoz da yanmıştı iyice. Bilen bilir, eski motorun egsozu da böyle yanmıştı, bujilerden birisi gitmişti, ben de tek silindirle zorlamıştım motoru. Yine motor tek silindire düşmüş gibiydi. Sordum Metin Usta'da, noteri hallettikten sonra bakarız falan dediler, başka bir notere gittik biz de. Orası daha sakindi, beş dakikaya kalmadan aldılar bizi. Bu sefer de çocuğun nüfus cüzdanını beğenmediler, soğuk mühür hiç belli olmuyormuş. Çıktık, eleman gaza geldi, yeni nüfus cüzdanı çıkartacağını söyledi ki saat 4'ü geçmişti bile. Dışkapı'ya gittik, çocuk harbiden kısa sürede çıkartabildi yeni nüfus cüzdanını ki fotoğraf falan da çektirmiş o sürede. Gittik, işlemi yaptırdık, Metin Usta'ya döndük, eleman Regal'i aldı gitti.

Bu arada, Metin Usta'yla motorun fiyatı üzerine konuşmuştuk. Ben 1600'e kadar dümüştüm pazarlık edenlerle, o kadar alsam yeteceğini söylemiştim. Metin Usta 2250'ye satmış motoru, bana 1600 verdi, yetmedi, motora yaptığı masrafları (yıkama parası dahil) benden aldı Gülümseme 1600 vermesi normal tabi de masrafları alması tuhaf oldu. Haydi, tüm masraflar neyse de yıkama masrafını da bana kesmesi harbi saçmaydı da neyse.

Neyse, motoru sordum, baktılar, "egsoz yetmemiş" gibisinden bir şey dedi Metin Usta. Dediğine göre tüm gazı çıkaramamış, boğulmuş, işte silindirlerden birisi sıkışmış falan filan derken motor teklemeye başlamış. Uzun süreli bir durum olduğunu da söyledim, egsoz da ısrar etti, yeni egsoz bakmamı falan söyledi.

Dediğini yaptım, egsoz baktım biraz ama buna uygun bulduğum en ucuz egsoz 450 dolaraydı, onu da yurt dışından getirmek gerekiyordu, gümrükte falan sorun çıkabilirdi yani.

Ertesi sabah işe giderken yine tekliyordu alet, dayanamadım, yine gittim ustaya. Sorunun egsozda olduğu konusunda pek ikna olmadığımı da "ima ettim", bir daha baktı. Benzin pompasını söküp biraz test yaptı, dediğine göre benzin pompası düzgün çalışmıyordu, yeterince benzin pompalayamıyordu, bu yüzden motor teklemeye başlıyordu. Mantıklı geldi ama hala içimde, bujilerle ilgili bir sorun olup olmamasıyla ilgili bir düşünce vardı. Depoyu zaten kaldırdığımız için bujilerden birisine baktı, o normaldi, zaten çalışan silindir de oydu, sorun ötekinde çıkıyordu, ona bakmak için radyatörü de sökmek gerektiğinden olsa gerek, üşendi herhalde. Zaten sorunun pompada olduğundan emindi. Ha, önce de sorun egsozdaydı ona bakarsınız. Neyse, yeni pompa almam gerektiğini söyledi. Orjinal pompa bulamazsam kullandıkları Asya scooter'ın benzin pompasının da uyacağını söyleyip gönderdi beni.

Kanuni'ye bakarım diyordum benzin pompası için ama yeni modeller enjeksiyonlu ya, onlarda yokmuş bunun benzin pompasından. İnternette arattım biraz, bulamadım. HyosungSource diye bir site var, Kore sitesi, pek çok Hyosung parçası uygun fiyata bulunabiliyor, en kötü oradan alırım dedim ama o gelene kadar Asya pompasını bir denemek daha mantıklı gibi geldi çünkü gittikçe kötüleşiyordu motorun performansı. Asya'nın bayilerini aradım, şansıma internetteki bayilerin çoğu bırakmış Asya'yı ama birisini buldum sonunda, sipariş verebileceklerini, 1-2 güne de geleceğini söylediler. Öyle de oldu, gittim aldım 40 liraya, onu taktırdım.

Başta süperdi motor, uzun süredir 100'ün üstüne çıkınca tek silindire düşerken şimdi 150-160'a kadar dayanabildi bu sefer. İlk bir kaç sürüşümde öyleydi ama gitgide düştü onun da performansı. Metin Usta ısrarla normal olduğunu söyledi durumun. Hani, 150-160'ın üstüne çıkamamasının normal olmasını anlarım da gitgide kötüleşmesinin normal olmasını anlayamamıştım. Tekrar tekrar sordum, her seferinde "küçücük motorun benzin pompası, bu motora yetmiyor işte" falan deyip geçiştirdi. Neyse, orjinal parçayı da sipariş etmiştim zaten, o gelene kadar idare edecektim artık.

Ve böyle böyle derken geçtiğimiz haftasonuna geldik. Memlekete motorla gidesim var ama motor dayanır mı dayanmaz mı bilmiyorum. Cuma akşam, işten direk çıkacaktım, o yüzden Perşembe günü uğradım Metin Usta'ya, gidip gidemeyeceğimi sordum. Motorda hiç bir sorun olmadığını, gönül rahatlığı ile gidebileceğimi, aleti zorlamazsam pompanın da sorun çıkarmayacağını söyledi. Performansının gitgide düştüğünü söyledim ama sallamadı, yine 125 cc'lik motorun benzin pompasının o kadar olacağını falan söyledi.

Hep dediğim gibi, serde mallık var ya, güvendim adama, ertesi gün çıktım yola. İlk 20-30 km güzeldi, 120'yi geçmiyordum (zaten çevre yolundan gidiyordum), sakin sakin gidiyordum. Motor bir iki tekledi ama çabuk toparladı. Asıl teklemeler Gölbaşı'dan sonra başladı. Yol çalışmaları vardı yolda, devamlı tek şeride düşüyordu yol, kamyon arkalarında konvoylar yapıyorduk. Meğer motoru düşük devirde kullanınca da başlıyormuş o teklemeler. Yani, yüksek devirde de oluyor, düşük devirde de, öyle bir durumda idim yani.

Neyse, tekleye toparlaya gittim Aksaray-Konya sapağına kadar. Orada hem benzin alayım, hem de bir şeyler içeyim diye ufak bir mola verdim. Kaskı çıkardım, gidona astım, sonra inerken elim çarptı, çot diye indi yere, yine vizörünün vidası kırıldı. Tamam, güzel kask da vizör vidası kırılıyor çatır çatır. Vida tek başına da satılmıyor, mecbur yeni güneş vizörü alacağım şimdi, veya güneş vizörü olmadan kullanacağım yine.

Aksaray tarafında yine yol çalışmaları vardı. Kendimi bildim bileli Aksaray yolu kötüdür ve kendimi bildim bileli yollarında yol çalışması vardır. Ne yapıyorlar anlamadım, hani, o kadar çalışmadan sonra bir düzelme bekliyorsunuz ama yok anasına satayım.

Yolda bir yerde durdum akşam yemeği için, tavuk şiş istedim. İlk parça iyiydi ama ikincide ağzıma kemik geldi. Meğer kemiksiz kısımdan doğramamışlar, tüm tavuğu kuşbaşı doğrayıp öyle yapmışlar şişi. Daha lezzetliydi ama yemesi zor oldu. Güzelce yeyip pipomu içtikten sonra yola devam ettim.

Adana otoyolu girişini kaçırmışım, Pozantı'ya kadar yan yoldan gittim. Orası da tek şerit ve kamyon konvoylarıyla dolu. Pozantıya kadar karşımdan 500 tane falan kamyon geldi herhalde, tren gibi, aralıksız geliyorlardı. Pozantı'da otoyola girip Mersin'e devam ettim. Bu arada, otobana girerken bir an panikledim KGS-OGS olayından da nakit gişesi de vardı, oradan girdim. Gerçi KGS satışı yapan yer de açıktı aslında, üşenmeyip alsam olurdu.

Eve vardığımda gece 2 falandı. Eve çıktım, bir duş alıp balkona çıktım, pipo eşliğinde deniz manzarasının keyfini çıkardım biraz. Yattım ondan sonra da…