CCC 2010 Festivali, Metin’in Düğünü, İzmir Gezim, 2 günde 1516 km – 6. Bölüm

Yol çok rahattı lakin demiştim ya egsozun sesi değişti diye, harbi değişmiş, yolda farkettim.

Gelirken müziği sesini pek açmıyordum motorun sesini duyabilmek için. Dönüşteyse müzik sesi sonda olduğu halde egsoz sesi gümbür gümbür geliyordu. Hele ışıkta falan beklerken hafif ara gaz verince, öf ki ne öf. Yine de durup kontrol etmedim, dedim ya, serde mallık var inceden. ...

CCC 2010 Festivali, Metin’in Düğünü, İzmir Gezim, 2 günde 1516 km – 5. Bölüm

Sabah kalkıp kahvaltımı yaptım, çayımı içip biraz daha hamak keyfi yaptım.

Tam hazırlanayım derken “büyük çekiliş birazdan” gibi bir anons yapıldı, dünki çekiliş yapılmadı sanıp beklemeye başladım, sonra yapılan anonsla uyandım, meğer motosikletler arası güzellik yarışması gibi bir şeymiş. Hevesimin kırılmasıyla birlikte toplanmak üzere çadırıma gittim. Aslında yarışmayı da beklesem olurmuş, o ana kadar görmediğim motosikletler de katılmış galiba yarışmaya. ...

CCC 2010 Festivali, Metin’in Düğünü, İzmir Gezim, 2 günde 1516 km – 2. Bölüm

Sabah kalktığımda saat 11’e geliyordu. Etrafımda onlarca çadır görmeyi planlayarak çıktım ama ortalık bomboştu

36331_393399883343_520163343_4291870_514757_n.jpg

Hazırlanıp kayıt masasına gittim. Kimliğimi resepsiyondan alıp kaydımı yaptılar. 30 TL aldılar katılım ücreti olarak, iki gecelik kamp, iki tane de şapka için iyiydi diyebilirim. Yemekler falan otelin restoranından satın alınabiliyordu ayrıca içecekler için gün boyu açık barlar olacaktı, genel olarak rahat bir kamp olacak gibiydi yani. Verdikleri eşantiyonları falan çadıra götürdüm, baktım kahvaltı saati geçmiş, şöyle biraz uzanayım dedim. Ne zamandır motorun üzerine yatıp yatamayacağımı merak ediyordum. Hani yatmasına yatardım da dengesi nasıl olur, rahatı nasıl olur, onu bilemiyordum, bir denedim, güzel oldu. Hemen fotoğraf makinesini ayarlayıp öyle bir pozumu çektim. ...

Sorgun Kampı Hatıratı – 5. Bölüm

Hava güzeldi, zorlu bir uyku olmadı, üşümeden, ikiye bir çişe kalkmadan rahat bir uyku çekebildim. Gerçi hiç kalkmadım değil, sabaha karşı bir uyandım, güneş yeni yeni doğuyordu.

Gece yatmadan önce Murat Abi, oranın sabahının çok güzel olduğunu, tam fotoğraflık olduğunu falan söylemişti, kalkmışken göle bir bakayım dedim ben de. Göl öyle sisli falan değildi, bir numarası yoktu o anda. Fotoğraflayamadım ama gölün başında, tek başına ayakta duran birisi vardı. Süleyman Abi imiş meğer, kurbağa sesleri delirtmiş, hadlerini bildirmek için gölün kenarına gelmiş. Bu arada, tek ses kurbağa sesleri değildi, horlama da vardı ama horlama da değildi dikkatimi çeken ses. Çok net ossurma sesleri geliyordu farklı farklı çadırlardan. Böyle, trombon senfonisi gibi, sağdan soldan zart, zort, ziriziri zirt falan diye. Yaptığım kamplarda yaşadığım en ilginç andı kesinlikle. ...