CCC 2010 Festivali, Metin’in Düğünü, İzmir Gezim, 2 günde 1516 km – 5. Bölüm

Sabah kalkıp kahvaltımı yaptım, çayımı içip biraz daha hamak keyfi yaptım.

Tam hazırlanayım derken “büyük çekiliş birazdan” gibi bir anons yapıldı, dünki çekiliş yapılmadı sanıp beklemeye başladım, sonra yapılan anonsla uyandım, meğer motosikletler arası güzellik yarışması gibi bir şeymiş. Hevesimin kırılmasıyla birlikte toplanmak üzere çadırıma gittim. Aslında yarışmayı da beklesem olurmuş, o ana kadar görmediğim motosikletler de katılmış galiba yarışmaya. ...

Sorgun Kampı Hatıratı – 3. Bölüm

Hafiften yağmur çiselemeye başlamıştı. Baktım, gölet üzerinde damlalar hoş bir görüntü oluşturuyor gibi, inip fotoğraf çekeyim dedim.

İnerken, çeşmeden su taşımakta bir kaç kız seslenmeye başladı, “Amcaaa, bizim fotoğrafımızı çekebilirsin amcaaa” diye. “Ne amcası lan” deyip ağızlarını burunlarını kırdım, bakın, nasıl da kaçışıyorlar: ...

Sorgun Kampı Hatıratı – 5. Bölüm

Hava güzeldi, zorlu bir uyku olmadı, üşümeden, ikiye bir çişe kalkmadan rahat bir uyku çekebildim. Gerçi hiç kalkmadım değil, sabaha karşı bir uyandım, güneş yeni yeni doğuyordu.

Gece yatmadan önce Murat Abi, oranın sabahının çok güzel olduğunu, tam fotoğraflık olduğunu falan söylemişti, kalkmışken göle bir bakayım dedim ben de. Göl öyle sisli falan değildi, bir numarası yoktu o anda. Fotoğraflayamadım ama gölün başında, tek başına ayakta duran birisi vardı. Süleyman Abi imiş meğer, kurbağa sesleri delirtmiş, hadlerini bildirmek için gölün kenarına gelmiş. Bu arada, tek ses kurbağa sesleri değildi, horlama da vardı ama horlama da değildi dikkatimi çeken ses. Çok net ossurma sesleri geliyordu farklı farklı çadırlardan. Böyle, trombon senfonisi gibi, sağdan soldan zart, zort, ziriziri zirt falan diye. Yaptığım kamplarda yaşadığım en ilginç andı kesinlikle. ...

Sorgun Kampı Hatıratı – 1. Bölüm

Bu kamp da geç kalmamla başlayacaktı neredeyse, gerçi yine geç kaldım ama buluşma saatine göre 6 dakika falan, gelişme var yani 🙂

Yine börek uğraştırdı, değilse erkenden kalkmıştım aslında. Böreğin de sadece pişirmesi kalmıştı, gece 3 gibi hazırlayıp buzdolabına koymuştum, sabah pişirip çıkacaktım. Sabah, koydum fırına böreği, hazırlanıyorum bu esnada, az sonra kontrole gittim, lan, neredeyse aynı duruyor. Meğer fırının kapağı tam kapanmıyormuş, itekleye itekleye kapattım da öyle hızlandı. ...

18 Nisan, Yukarıovacık gezisi – 2. Bölüm

Piknik için seçtiğimiz alan baya iyiydi, düzlüktü, etrafı ağaçlıktı, dibinde su vardı, arayıp da bulamadığımız tarzda bir kamp alanıydı yani.

Millet motorları yol kenarında bırakıyordu, niye aşağıya indirmediğimizi sordum, gözüm kesiyorsa indirebileceğimi söyledi Süleyman Abi. Kesiyordu aslında da kimse indirmiyor olunca çıkıntılık yapmayayım dedim. Zaten adım çıkmış endurocuya, bu motorda bari yolda kalayım derken baktım Süleyman Abi indiriyor motorunu, ben de gittim peşinden. ...

18 Nisan, Yukarıovacık gezisi – 1. Bölüm

Ulan, ne gündü be 🙂

Aslında, geziye katılıp katılmayacağım belli değildi. Bizim Nurcan’ın kuzeninin düğünü vardı İstanbul’da, ben de motor alalı kamber gibi düğünden düğüne gezdiğim için ona da katılsam mı diyordum. Hem motorla İstanbul’a gitmemiştim hiç, değişiklik de olurdu. Gel gör ki haftasonu yağmur bekleniyor olunca cesaret edemedim. Eski motor olsa çıkardım aslında ama bu gv650 denen alet bana göre haddinden fazla güçlü. Kuru yolda bile virajlarda gaz vermeye gelmiyor, yollar ıslakken dengesiz bir hareket yaparım da kayar giderim diye korktum. Neyse, o öyle yalan oldu, o yalan olunca da geziye katılayım madem dedim. ...