Bu kronik cenabetlik ne menem iştir

Hakikaten şüpheleniyorum bazen, kuru yer bırakıyorum bir yerde de ondan cenabet mi geziyorum farkında olmaksızın deyü fakat sanmıyorum, yani dikkat ediyorum o kadar. Hayır, nedir yani bu cenabetlik, nedir, nedendir?…

İşten çıkıp okula gittim bugün, tatlı hülyalardayım; önce öğrenci işlerine gidip öğrenci kimliklerinin çıkıp çıkmadığını soracağım, sonra bir bankadan para çekip diğer bir bankaya kredi yurtlar kurumunun kredi geri ödeme hedesini yapacağım, onunla beraber kimlik parasını da yatırıp yeni kimliğimi alacak ve derse kadar olan 1.5 saatimde de gezecek görecek eğleneceğim…

… de tahmin ettiğiniz üzere olmadı. Öğrenci işlerinden öğrendim ilkin, çıkmış yeni kimlikler. Lakin sıra vardı, sormadım ne kadar yatırılıyor, nedir falan diye, sordum da, sırada bekleyenlerden birisine sordum, 12 yatırılıyor dedi, tamam dedim ben de, çıktım. Gittik, iki arkadaş daha var yanımda, para çekeceğiz önce. İkimiz yapı kredi’den çekeceğiz, öteki garanti’den. Ayrıldık ikiye, bu arada, uyanığız ya, gidelim, ziraat’ten sıra numarası alalım dedik, aldık netekim, 25 kişi falan ötede. Gittik yapı kredi’ye, bir baktık ki alette para kalmamış. Neyse dedik, yemekhanenin orada vardı bir bankamatik, oradan çekelim madem. Oraya gittik, orada da kart sıkışmış. Robureyeeeeireea dedik biz de, ne yapsak nasıl yapsak, acep 100. Yıl’a mı gitsek. Yürüyorduk aşağı doğru, bir bakalım dedik, belki para konulmuştur yapı kredi’nin aletine, konulmamış henüz, ama açmışlar makineyi. Sordu arkadaş, 15 dakikası falan var demişler. İyi dedik, bir çay içelim bari. İçtik çayımızı, ha, o arada garanti’ye giden arkadaş aradı, ben size sıra numarası aldım, gelmek üzere, çabul gelün deyü de para çekememişiz ki daha. Bu arkadaş da 500 ytl falan varmış fazladan nakit, isterseniz onu vereyim, üstünü tamamlaıyn falan dedi. Hani tek ben olsam akbank’tan para çekip yapacağım da arkadaş da olunca olmadı. Neyse, baktık yine yapı kredi’ye, halen açık duruyor makine. Bunun üzerine yanımdaki arkadaş kızılay’a gitme kararı aldı, ben de öteki arkadaşı aradım, ben geliyorum deyü de kaçırmışız meğer sırayı, Allah’tan arada bir sıra daha almışmış da o varmış. Neyse, gittik akbank’a, çekeceğim bir miktar para da bir baktım, “şu anda işleminizi gerçekleştiremiyorum” diyor. Haydarinnnnaaa dedim ben de. ee dedim, olmuyor olmuyor, dur dedim arkadaşa, bir kez daha bakalım yapı krediye, bir baktım ki olmuş bu sefer, sıra var biraz ama olsun. Girdim sıraya, sıram geldi. 704 ytl yatıracaktım kredi için, bankada da 900 küsür vardı, hepsini çekeyim dedim, bir baktım ki bu sefer de günlük para çekme limitiniz yetmiyor falan dedi. Bir an ürperdim ama baktım, 800 çekebiliyormuşum, ooh dedim, canıma minnet. Girdik ziraat’e, yatırdım parayı aslanlar gibi. O gazla kimlik parasını da yatırayım dedim, sordum, ne kadar falan deyü, 12 ytl dedi o da, tamam dedim, sonra sordum, peki bandrol için ne kadar yatırılacak, işte, orada film koptu, adamla aramızda ufak bir anlaşmazlık yaşandı. Ben adamın dediğinden “kimlik+bandrol” üzreti 16.5 anladım ki lem dedim, daha kaç sene önce sadece bandole 10 ytl veriyorduk, tabi o zaman 6 sıfır duruyordu daha, 10 milyon veriyorduk yani, neyse. İşte, acep dedim, düştü mü bandrol ücreti. Neyse, gittim öğrenci işlerine, elimde dekont, belimde kemer, verdim dekontu, ismimi söyledim, aldım kimliği, baktım bandrol yok. Bu bandrol işi nasıl oluyor dedim, onun için de 16.5 yatırıyorsunuz, sonra şöyle şöyle yapıyorsunuz dedi. E, dedim ben, zaten 16.5 yatırdım. Baktı, eppireyeibereyeienza dedi, yanlış olmuş bu, ben kimliğinizi alayım, siz dekontu alın. Kimlik ücretini bilahare yatırın, o dekontla da bandrol alın. Tam hopaşinanay oldum yani, rombarare, hominidegirtlak, beynim yanmak uzere de

İşte bu da günün cenabetliği idi. O değil de, kar yağdı bugün Ankara’ya, sonunda. Her şey iyi güzel hoş da, benim bot kayıyor yaf çok pis. Yenisine masraf yapasım da yok ama dur bakalım, 3 hak verdim kendisine, 3 kere düşersem kayıp, alacağım yenisini. Ve ilk düşüşümü bugün gerçekleştirdim. Arkadaşla çıktık dersten, iniyoruz kaldırım boyunca. Lakin nasıl buz tutmuş kaldırımın üstü, böyle sinsi sinsi. Ben de hafif hafif kayıyorum zaten her adımımda. Arkadaşa dedim ki, lan dedim, “bunu satan adam kaymaz demişti, inanmıştım ben de, şimdi o adamı bulsam ben kayacağım ona bir güzel de” falan dedim, sonra ya üç adım attım, ya beş, Bir düştüm ki, aboooo, abooooooo. Yani, hakikaten hayatımın en kaliteli düşüşüydü. Resmen böyle, ben diyeyim diyarbakır karpuzu, siz deyin patates çuvalı, sonra bir gitar solo girsin, ondan sonra da hep beraber nakaratı mırıldanalım, ehem, ne diyordum. İşte, öyle bir düşüş yaşamamıştım ömrümde. Allah’tan sırtımda çanta vardı, yoksa muhtemelen yaracaktım herhalde kafayı. Tam çantanın üstüne düştüm de kafam çarpmadı bir yere. Gerçi sırtım bir tuhaf oldu bu sefer de ama olsun. Düşünce kasketim kafamdan fırladı, oradan hesap edin artık nasıl düştüğümü

O değil de, ilk düşüşüm değil bu, son da olmayacak. Zaten fıkradaki gibiyim artık, hani Temel yerde muz kabuğu görmüş de “uyy, yine düşeceğum” demiş ya, onun gibi, buzlu ve hafif eğimli bir yer gördüğüm zaman “aha” diyorum, “yine düşeceğim”. O da değil de, bizim bir arkadaş, bir sabah giymiş eşofmanları, bakkala mı ne gidiyormuş, ellerini de eşofmanın ceplerine sokmuşmuş. Bir ara ayağı mı takılmış bir şey olmuş, dengesi bozulmuş. Hani refleks olarak ellerini koyar ya insan, bu cebinden çıkaramamış ellerini, darmış cepler biraz. Öyle, lap diye düşmüş yere. Yaaa işte, yaaa

Uykum var be Gömlük, bugün azimliyim yalnız, uyuyacağım 22:30’dan önce. Yoruldum valla, şu bayram tatili gelse de kış uykusuna yatsam şöyle bir kaç gün. Yok be yaf, yine bir sürü iş yığdım tatile ama bakalım, hayırlısı artık

İşte böyle gömlük, nice cenabetliklerde görüşmek üzere, haydi bakalım, selametle…