Günün Rüyası

Şimdiye kadarki en tuhaf kâbusumu gördüm Gömlük dün gece. Her şey kurabiye yapmaya niyetlenmemle başlıyordu…

Kurabiyelerin malzemesi tuhaftı bir kere. Hanımeller falan gibi, bisküviye benzer bir tür kurabiye yapmaya çalışıyordum ki daha önce öyle bir şey denemişliğim yok gerçek hayatta. Nitekim rüyamda da denememişim herhalde ki beceremiyordum bir türlü.

Önce kıvamı tutturamıyordum ki kurabiye yaparken zorlandığım bir konudur zaten. Yoğururum yoğururum, bir yerden sonra ümidimi kaybederim. Yok derim, unu az olmuş bunun. Un katarım biraz, bu sefer de yağı az kalır, biraz da yağ koyarım, ee, şekeri az oldu. Öyle öyle derken kaybederim oranı. Aslında, en başta un az falan değildir, yalnızca yeterince yoğurmamışımdır ama işte, öğrenemedim bir türlü. Neyse, bunda da tutturamıyordum, en son diyordum ki, direk tepsiye dökeyim (evet, o derece kıvamsız bir hamur idi) sonra tepside keserim. Nitekim öyle de yapıyordum. Fakat nasıl kesiyorsam pettite beure (böyle mi yazılıyordu, neyse, pötibör işte) ona benziyordu kenarları falan. neyse…

Sonra koyuyordum fırına, lâkin içimde bir huzursuzluk ile. Az sonra dayanamayıp bakıyordum fırına, fırının içinden bir de mikrodalga fırın çıkıyordu. Düşündüm, acep böyle mi yapılıyordu bu kurabiye diye. Onun da kapağını açtım, bir bilgisayar çıktı içinden. Baktım, kurabiyeler bilgisayarın masaüstünde. Yine bir düşünme aldı beni, yaf, böyle de pişmez ki bunlar diye. Sonra panik oldum, yanacak lem bilgisayar deyü. Hemen kurtarma çalışmalarına başladım da o da ayrı bir tuhaf. Fare ile masaüstündeki simgeleri tutup mutfak tezgahının üstüne atmaya başladım. Sonradan farkettim bunun saçma bir yöntem olduğunu, tam bilgisayarı çıkarayım diyordum ki fırının lambası "cozt" diye bir ses çıkarıp yandı. Baktım, ne bilgisayar kalmış, ne mikrodalga, kurabiyeler ise ızgara şeysinin üstünde. Bakıyorum pişmişler, diğer kurabiyeleri koyayım diyorum fakat pişenleri çıkarmayı unutuyorum. Tam onlar yanacakken kan ter içinde uyanmışım azizim.

Bugün kurabiye yapasım vardı aslında. Ramazan girmeden son bir ikramda bulunayım iş yerindekilere deyü de olmayacak gibi. Evi temizlemem lazım (evet, yine) fakat daha yeni uyandım. Daha kahvaltı yapacağım ki Allah’tan kahvaltılık malzeme ile ekmek mevcut da onun için dışarı çıkmama lüzum kalmadı. Neyse, aslında temizlikten ziyade ortalığı toparlamam lazım artık. Zaten ne kadar temizlesem de annem gelince yine başlayacak, "evi bok götürüyor, abareeeey" deyü. Hayır abi, anlamıyorum. Bakıyorum ben eve, temiz gayet, yani süpürmüşüm silmişim güzel güzel. Annem geliyor (ki sadece benim annem değil, başka anneler de başka evlerde aynı tepkiyi veriyormuş) evin kirliliğinden dem vurarak başlıyor temizliğe. Galiba çocuk doğurmuş kadınların görme ve koku alma duyuları tavan yapıyor. Bu yüzden erkeklere temiz gelen yerler onlara kirli görünebiliyor.

Daha anlatacak şeyler de var ama karnım aç bir yandan, bir yandan işim var bir sürü, karnım da aç. Onlara ayrı ayrı başlıklar açarım artık, taze taze