25-26 Eylül, Mera Çayı (E5) Kampı – 2. Bölüm

Sabah bir kaç kere Hira'nın sesine uyandım, pek suskun bir kız olduğu için arada bir bir iki kelime söylese hissettiriyordu yani 😛

Pek kalkasım olmadığından geri yattım hep. En son çadırımın fermuarı açılırken uyandım, Nurcan gelmiş meğer. Kendi meşrebince saydırıyordu bana. Normalde, sabah gelmeyi planladığını biliyordum, en son haberleştiğimizde yaptığımız anlaşma sabah beni araması, benim de yola çıkıp onu kamp yerine getirmem şeklindeydi lakin gece müzik dinlerken telefonun şarjı epeyce azalmıştı. Ben de, saat 2 olduğu için aramak veya mesaj atmak yerine e-posta atayım dedim. Kamptakilerin telefonlarını falan da verdim ama evden çıkmadan bakmamış e-postalarına. Sinem Abla'yı falan aramış ama ulaşamamış, onun telefonda motordaki çantalardan birisindeymiş. En son Hakan'dan numarasını alıp Davut Abi'ye ulaşmış galiba. Bu arada, Kurtboğazı'ndan başlayarak her yeri aramış adım adım. Neticede gelebilmişti kamp yerine ama baya bir zorluk çekmiş yani. Buradan alacağımız ders ne? Benimle iletişim halindeyseniz e-postalarınıza da bakın Dil çıkaran

Kahvaltı hazırlamaya başlamışlardı bile, ben de fotoğraf çekeyim bari deyip vazifeme devam ettim

Güzel bir kahvaltı oldu. Aslında, iletişimde kopukluk olmasaydı da yumurta da aldırabilseymişiz tam olacakmış ama olsun, güzeldi gayet. O değil de, bir kampta da menemen yapalım la, şşt

Kahvaltıdan sonra keyif için yine çay demledik. Davut Abi bu sefer yatak pompası kullandı ateşi közlemek için. Mantıklı, evet

O pompalardan alasım vardı, yatağı şişirmek için pratik olur, hem de az yer kaplar diyordum ama alet 45 lira, yatak şişirmek ve ateş közlemek dışında bir işe yaramıyor. Onun yerine ya şişme matlardan alayım diyorum, pompa taşımama gerek kalmaz o zaman, ya da daha kuvvetli, çakmak girişinden güç çeken pompalardan alayım, hem lastik şişirmek için de kullanılabilecek bir şey, hem de boyu çok büyük olmayanları da var 40-50 liraya. Gerçi, hem kamp sezonu bitiyor yavaştan, hem de askere gitme ihtimalim var ya dur bakalım, hayırlısı.

Neyse efen'm, fotoğraf çekmeye devam ediyordum ben. Derya Abi ve Aslı Abla, makineyi görünce albüm pozu verdiler hemen. Gurbetçi sanatçılarımızın yeni albümünde hip-hop ve uzun havalar dikkat çekiyor

Kahvaltı sonrası kimi keyifteydi

Kimi oyun peşinde

Kimiyse kahvaltının bittiğini inkardaydı

Bense balık tutmak için dere kenarına indim

Dikkat ettiyseniz elimde olta yok Dil çıkaran Önceki kamplarda 50 oltayla denedi o kadar insan da hiç balık tutan olmadı ya, aynı sonuca oltasız da ulaşabiliyorsunuz, evet, sanatçı bu fotoğrafta bunu anlatmak istemiş Dil çıkaran

Orada otururken yaşlı bir amca geldi, hem ortalıkta, para edebilecek çöpleri topluyor, hem de muhabbet ederek kibar kibar dileniyordu. Biraz para verdim, teşekkür edip dualar edip gitmeye başladı. Bir baktık, bizim bulaşık süngeri elinde. "O bize lazım" diyerek aldık. Amca uzaklaşırken baktık, bulaşık deterjanı da yok. Levent Abi'yle Hira peşinden koştular amcanın, onu da geri aldılar.

Bu arada, atlı mı eşşekli mi ne birisi gelmişti değil mi? Öyle bir şey hatırlıyorum sanki de fotoğrafını çekmemişiz galiba.
Öyle boş boş otururken Sinem Abla gaza geldi, ağacın üstünden karşıya geçmeyi önderdi. Aslı Abla ile Nurcan da gaza geldiler, hemen paçaları sıvayıp suya daldılar da Sinem Abla'nın önerisiyle alakası yoktu yaptıklarının. Meğer suya girmek için bahane ararlarmış.

Çıkardık onları sudan, Sinem Abla'nın peşine düştük. Meğer, harbiden boydan boya bir ağaç varmış, onun üzerinden geçmeyi önerirmiş. Biz, "olurdu olmazdı" diye konuşurken Sinem Abla ve Davut Abi geçmeye başladılar

Çok geçmeden de başardılar.

Peşlerinden giden olmadı, onlar karşı taraftan, biz kendi tarafımızdan kamp yerine geri döndük. Yolda iğde ağaçları vardı, kızlar bir hevesle daldılar ağaca ama daha zeytin kıvamındaydı iğdeler

Kamp yerine vardığımızda Derya Abi, yakalamadığım balıkları pişirmemekle meşguldu

Çifte kumrularsa güçlü akıntıda ölüm kalım mücadelesi vererek yanımıza geliyordu Dil çıkaran

Toparlanmaya başladık artık yavaştan. Saat erken, Ankara da yakın olunca bir şeyler yapalım bari dedik. Kızılcahamam tarafında köfte mi yesek dedik bir, pek yanaşan olmadı. Kimin aklına geldiyse paintball'a gidelim dediler. Hemen adam toplamaya başladık, Andaç'ı Cumbaba'yı falan aradılar, milleti organize ettiler ama yer bulup bulamayacağımızı araştırmak sonradan aklıma geldi. Benim telefonu Nurcan'ın arabada şarj edip paintball sahalarının telefon numaralarını falan aldık, aradık, yer bulamadık. Organizasyon iptal edilmiş oldu yani ama galiba Andaç'lara haber vermeyi unutmuşuz Gülümseme Yapacak başka bir şey de bulamayınca "evlere dağılalım bari" dedik.

Tabi önce ortalığı toparlamak lazımdı. Çöpleri topladık, kabı kacağı toparladık. En son ateşi söndürecektik ama ortalıkta su koyacak kap kalmamıştı. Yoğurt kabını gören Derya Abi, dereye maya çalmaya gitti. Biz de, MotoMagazin ekibi olarak peşinden gittik tabi

Aslı Abla dayanamayıp sordu, "Derya Derya, hiç dere maya tutar mı?". Derya Abi ne dese beğenirsiniz; "Ya tutarsa?" Ahhaha Dil çıkaran

O değil de, ışık fazla kaçınca tutmaya başlamış gibi bir görüntü olmuş

Neyse efendim, toparlandık, yola çıktık. İki motor, üç araba vardı konvoyumuzda, pek alışık olduğumuz bir durum değildi yani. Bir ara, Davut Abi ve Nurcan bir şeyler konuştular ama bizim haberimiz yok. Bir benzinliğe girdiler az sonra, direk geri çıktılar. Bir yere daha girdiler, adama bir şeyler sordular, yine geri çıktılar. Biz de peşlerinden girip girip çıkıyoruz tabi. Az sonra bir benzinlikte durdular. Meğer, sigara sorarlarmış, ben de "acep benzini mi beğenmediler" falan der idim.

Sigara satan bir benzinli bulduktan sonra ufak bir mola verdik, suyumuzu tütünümüzü alıp vedalaştık, oradan sonrası serbest sürüş oldu zaten.

Güzel bir kamp oldu, mekan iyiydi, hem Ankara'ya yakın, hem de ortam güzel. Hani, son anda bir kamp planlarsanız veya herkesin durumu uzağa gitmeye elverişli değilse kullanılabilecek bir yer. Aklınızda bulunsun.