27-28 Mart, Sarıcakaya Kampı – 3. Bölüm

Bu kadar değil tabi. Şimdi, fotoğraf yok ama bir miktar video var, onlar yeni geldi aklıma. Şimdi hazırlayıp yükleyeceğim, yazıya da ondan sonra devam edeyim gaari.

Hop, videolar da tamam. Bir kısmını ekleyeceğim, kalanları da http://www.youtube.com/user/geomyr adresinden görebilirsiniz.

Önceki kampların aksine bu kampta, ateşin başında pek çok misafirimiz oldu. Grubun çevresinin geniş olmasının da etkisi olmuştur muhakkak ama asıl sebep gürül gürül yanan ateşimiz de olabilir 🙂

Misal, en kalabalık anlarımızdan birisi, Emre isimli ufak tefek (!) arkadaşın doğumgünü kutlaması bahanesiyle yaşandı

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don’t have Flash installed.

O değil de, etrafta parti havası varken bizim gruptakilerin bezginliği nedendir bilmem.

Ayrıca diğer kamplarda müzik dinlemek istediğimizde çok fazla seçeneğimiz olmazdı. Telefonlardan müzik dinlemeye çalışırdık, ya telefonun sesi çıkmazdı, ya telefonda grup geneline hitap eden müzikler olmazdı, öyle otururduk. Şimdi çadırların hemen arkasında araba olunca o yönden de bir eksiğimiz olmadı. Bir ara hep beraber "İnleğen Nağmeler"i söylemeye de kalktık ama pek olmadı

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don’t have Flash installed.

Biz söyleyemedik belki ama yan tarafta gayet başarılı bir koro vardı. Başta bir gitar çıktı, bir iki bir şey çaldılar ama devamı gelmeyince pek ümitlenmedim. Sonra TRT korosu mu katıldı ne olduysa yardırıverdi gençler. Çalan güzel çalıyordu, o tamam da söyleyenler de çok başarılıydı. Hatta Levent Abi bir kucak odun götürdü kendilerine, kıyak olarak.

Arkada Yemen Türküsü (sesi açmanız gerekecek)

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don’t have Flash installed.

O grup sustuktan sonra bizim orada da birisi Kordoba’yı mırıldanmaya başladı, kimdi hatırlamıyorum da onun da bir kısmını yakaladım. Öteki grupta da söyleyenlerdendir belki

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don’t have Flash installed.

Gece ilerledikçe grup yatmaya başladı teker teker. Ben önce bir çadıra gittim, üstümü değiştirdim. Normalde termal içlik üstüne kot pantolonla duruyordum, gittim, termal içliğin üstüne yün içlik, onun üstüne bir eşofman, onun üstüne bir eşofman daha giyip geri döndüm. Öyle de giyindikten sonra soğuk pek dokunmaz oldu. Zaten öyle korktuğumuz kadar soğuk olmadı aslında ama rüzgar estiği zaman üşütüyordu. Nitekim bizim çadırları kurduğumuz yerde esinti yoktu pek ve üstümü değiştirirken pek üşümemiştim. Neyse efendim, ateşin başına geri dönüp battaniyemi ısıttım biraz. Isıttım sayılmaz da soğuğunu aldım diyelim. Onu da alıp çadırlara gittik.

Malumdur ki çadır olayındaki en büyük sıkıntılardan birisi gecenin bir yarısı çişinizin gelmesidir . Sıcak tulumdan çıkacaksın, dışarısı buz gibi, ayakkabı giydin, müsait bir yer buldun falan uğraştırır ya insanı, bu sefer bu soruna farklı bir yaklaşım getirmeyi kafaya koymuştum (aynı durum Karaşar’da başıma geldiğinde "salıvereyim gitsin, hem ısınmış da olurum" bile demiştim valla). Bu sefer yanıma iki tane yarım litrelik şişe aldım, nitekim gece de derin bir mesane baskısı ile uyandım. Tulumdan çıkmadan işimi gördüm, şişelerin ağzını kapattım iyice, ayak ucuma da koydum şişeleri, kâr içinde kâr oldu yani, ayaklarımı da ısıtmış oldum bahaneyle. Siz de niyetlenirseniz bir kaç ipucu: Sarhoşsanız veya hedefi tutturamama gibi bir durumunuz varsa geniş ağızlı bir şişe kullanmanız daha iyi olabilir. İçim süt şişeleri falan mesela, muhtemelen ördek gibi kullanabilirsiniz. Eğer yanınızdaki şişeler küçükse yetmeyebilir, ya büyük bir şişe kullanın, ya da istediğiniz zaman akışı durdurabileceğinizden emin olun. Bir de köpürmeyi de hesaba katmayı unutmayın. Tabi bu paragraf erkeklere hitap ediyordu daha çok 🙂

Derdiniz sadece ısınmak olursa Hakan’ın yaptığına yapabilir, şişelere sıcak su doldurup tulumunuzun içine yayabilirsiniz. Levent Abi de ateş kenarındaki taşlardan birini taşımıştı ama ne kadar başarılı olduğunu konuşmadık herhalde. Çabuk soğuyordur diye tahmin ediyorum ama siz uyuyana kadar yeterli ısıyı sağlar herhalde.

Gece, tahmin ettiğim gibi, o kadar da soğuk olmadı, güzel bir uyku sekme ihtimalim vardı yani fakat önce çadırın eğimi sorun oldu. O hafif gibi görünen eğim, uyku tulumuna fazla geldi. Dışı kaygan ya uyku tulumunun, devamlı kaydım durdum tulumla beraber, gece 6-7 kere ayağım çadır kapısını germiş vaziyette uyandım. Velhasılı, bu da bir ders oldu.

Onun dışında gece 3 gibi motor bağırtanlar vardı bir de. Bir kaç tane yarış motorunun sesine uyandım. Bir süre için için küfrettim sadece, baktım susmuyorlar, kafayı çıkardım çadırdan, seyrettim biraz. Benim gördüğüm sahnede, çimli yokuştan çıkmaya çalışan 2-3 motor vardı. Anlatılanlara göre yokuşu çıkmaya çalışmadan önce de ortada dönmüşer biraz. Neyse, niyetleri ne olursa olsun gece yarısı o gürültüyü yaparak epeyce hayır dua aldılar.

Sabah, kalkar kalkmaz hazırlanmaya başladım ben, çadırı falan topladım, sonra da ateşin başına döndüm. Millet çoktan kahvaltı yaptı sanıyordum ben, kendi sucuğuma davrandım o yüzden, Hakanlar da kendi malzemelerini çıkardı, sucuk ekmek hazırladık. Biz kahvaltımızı yaparken Murat Abi de sözünü verdiği sucuklu yumurtaya girişti.

Kahvaltının akabinde, gece bulamadığım son parça yedek pilleri bulup bir kaç fotoğraf daha çektim. Güneşin yükselmiş olması kötü oldu ama olsun gaari o kadar, ne yapayım.

Toparlanırken, dağılmadan bir de toplu fotoğraf çektirelim dedik, o da güzel oldu